Friday 16 April 2010

Küçükkuyu Pazarı

Sabah erkendeeeen kalkmadım, bir önceki gece balkabağına dönüştükten sonra uyuduğumdan sabah da uyanışım 9 sularını buldu. Simdi saat 22:41 ve bugün neden bu kadar kısa diye düşünüyorum. Daha az uyuyarak daha dinç olabilmenin yolunu bulmalıyım.
Uyanır uyanmaz buzdolabina koştum. Yüzümü yıkamadan çilekleri yıkadım, ayıkladım ve her zaman reçel yapmak icin koyduğum iki bardak şekeri bu sefer üçer bardak miktarinda meyveye kattım. Leğene bir parmak su doldurduk ve şekerli çilekler muhteva eden tencereyi tülbentleyerek içi su dolu leğenin ortasına oturttuk.
Pazar alışverişi için geç sayılan 11:00 gibi Küçükkuyu"ya vardık, rehberimiz Oktay amca arabanın nereye park edileceğinden, hangi tezgaha hangi sırayla gidileceğine kadar, isimleri ve nitelikleriyle oldukça detaylı bir pazar turu attırdı.
Pazar alisverisi icin Ayvacik degil, Kucukkuyu tercih edilmeli. Çeşit çok daha fazla, fiyatlar daha makul, esnaf cok daha keyifli.
Ayva reçeli 16 Nisan'da yapılamaz, pazarda görseniz de, alabilecek ve yapabilecek gücünüz olsa da, yanınızda ayva ve hayat deneyimi sizden fazla insanlar varsa durdurulursunuz. Ayvanın mevsimi Eylül, Ekim'dir. Bu aralar çiçekleri açmak uzeredir. Haftaya pazara gidebilirsem, ayvayı, gördüğüm yerde kesip yiyeceğim, tadını beneğirsem ayvayı sepete atacağim, eve getirip soyacağim, şekere yatırıp, kakuleyle ovalayacağım. Isıtınca, hararetlenip kıvamlanmasını görmek de nasip olursa, durduranlara afiyetle yedireceğim.
Pazarın kuruldugu yolun karşısında, Gürel Ticaret, Fikret beyin nalbur dükkanına uğradık, Oktay amca nezdinde temaslarda bulunduk, müzakereler neticesinde boya aldik, aldiğımız boyaları evin ve onun önündeki levhanin demir yerlerine süreceğiz. Karşı taraf alt kattaki oda için aranan rengin gül kurusu olduğunu savunurken, biz kiremit rengi olması gerektiğini belirttik . Boya üzerine çok laf ettiğimizi ve hiç iş yapmamiş olduğumuzu ustalardan tarih aldığımızda fark ettik. Usta bize: 'Mayıs'ın ortası gibi boyarız, herkes boya işinde şimdi, birilerini bulmanız zor olur' dedi.
Manolya Çiçekçilik'ten yaptığımız alışverişte, zeytin ağacının arsası olmadan da pahalı olabileceğini öğrendim. Tanesini 35tl'den temin ettik, hercailerin tanesi 50 kurus 100 adet de onlardan ve liste böylece 250tl'ye kadar uzuyor. Ben pazarlığın bokunu çıkarınca, bitki virtüözü Halil Kaymak: 'Pahalıymış! Peh, sen kaç paraya yaşıyorsun?' sorusuyla beni eledi. Küçükkuyu'dan Behram'a 20tl de ulaştırma ücreti alıyorlar. Aygaz tüpünü de köye göre 8tl daha ucuz diye yol uzerinde bir yerlerden aldım tanıdıkları bir balikçı bırakacakmis tüpü bize.
Yarından beklentimiz nebatlar ve aygaz tüpü.
Akşamüstü Osman'ı aradım hala gelip gelemeyecekleri kesin değil. Ben cok istiyorum fotoğraflari onun çekmesini; onunkilerde çekeni, kameranın arkasında değil, çekilen karenin içindeymiş gibi hissediyorum. Fotoğraf çeken herkes belki zaten böyle hissediyordur bilemem, ben sadece çekilenlerin izleyicisiyim.
Havalar gün be gün ısınırken haşereler de gün be gün serpileceklerdir. Yarının birincil işinden vakit kalırsa mutlaka ilaçlama yapmalıyız. Tarlanız yoksa çekirgenin de zararı yok ama elim kadar çekirgeler elimin etrafındayken de pek huzurlu olamıyorum. Eda ve Tansu hiç zarar görmeden tarantulalı odada uyumuş olsalar da, örümceklerin evleri bu binadan daha güzelse bile, ne yazık ki vejeteryan olamadığım gibi böceksever de olamıyorum.
Çilekler güneşlenirken bir gün daha geçti.

No comments:

Post a Comment